22 Eylül Cumartesi günü GLOBLOKAL kapsamında gerçekleşecek olan İpek İpekçioğlu, Hakan Vreskala ve onlara eşlik edecek Deniz Mahir Kartal konseri öncesi İpek ve Hakan’la biraz lafladık. Geçtiğimiz Mayıs ayında ilk ortak çalışmaları olan ‘Bir Çift Turna’ Sony – Epic İstanbul etiketiyle yayınlanmıştı.
Bir Çift Turna nasıl ortaya çıktı? İlk önce biraz bu süreci konuşalım.
İpek: Hakan ile on yılı aşkın süredir arkadaşız. Hakan’ın duruşunu ve müziğini çok seviyorum. Sürekli biz neden bir şeyler yapmıyoruz diye konuşuyorduk. Ben ürettiğim ritimleri dinletiyordum ona, o da üzerine bir şeyler çalıyor veya söylüyordu. Zaman içinde artık bunun bir adını koyalım ve bir şeyler yapalım dedik. Zaten Hakan’la birkaç defa İspanya, Berlin, İsveç ve Luxemburg’da beraber sahne almıştık. Mahir’e de dedik hadi sen de gel bir şeyler çal, o da çağlamayı çaldı. Hakan ile zaten kafamız birçok konuda aynı; duruşlarımız, müziğimiz… Yıllardır da bu işin içerisindeyiz. Sık sık da görüşüyoruz, öyleyse neden beraber çalışmıyoruz şeklinde ilerledi.
Hakan: Biz yüzyıllardır tanışıyoruz. Yıllardır da konser dışında bir üretim yapmak istiyorduk. Sonunda oldu, mutluyuz.
Yaptığınız müziği nasıl tanımlarsınız?
İpek: Anadolu Electronica
Hakan: Şehir yaşamının bir nebze folklorik bir soundtrack’i bence…
Birlikte Avrupa’da DJ & Live performanslar gerçekleştiriyorsunuz. Bunlar ne sıklıkta oluyor?
İpek: Çok yoğun olduğumuzdan çok sık konser veremiyoruz ama bizi bir kez davet eden tekrar ediyor. Mesela İspanya’da Ethnosur Festivali’nde iki defa arka arkaya çaldık. Luxemburg’a da tekrar üst üste davet edildik. Eğlenceli ve yeniliklerle dolu bir ekibiz.
Hakan: Şimdi ilk defa birlikte Türkiye var. Harika olacak!
İzmir ile bağları ve etkileşimleri olan sanatçılar olmanıza rağmen ilk defa burada birlikte konser vereceksiniz. Bu sizin için ne ifade ediyor?
İpek: Evet, İzmir ile beni bağlayan birçok şey var. Ailem, ilkokula İzmir’de başlamış olmam, her yıl tatile Özdere, Gümüldür’e gelmem vs. Hakikaten daha İzmir’de hiç çalmadım. Bir ilk olacak benim için. Çok heyecanlıyım!
Yaşadığınız yerlerde yaptığınız müzik üzerinden kurduğunuz ilişkiler, özellikle yabancı müzisyenler ile oluşturduğunuz üretim pratikleri üzerine neler söyleyebilirsiniz? Yeni projeleriniz var mı?
İpek: Benim birkaç projem var. Bir tanesi Berlin’de Petra Nachtmanova ve Ceyhun Kaya ile gerçekleştirdiğimiz KarmaTürji. Burada Hafız, Ömer Hayyam, Nazım Hikmet, Pir Sultan Abdal gibi Anadolu şairlerini Türkçe, Rusça, Lehçe, Çekçe, Almanca ve İngilizce olarak bağlama, buzuki, klarnet kullanarak trip hop, dub, electronica, deep house gibi elektronik elementler ile Anadolu-etnik-elektronik tarzda yorumluyoruz. Bunların çoğunluğu kendi bestelerimizden oluşuyor. Mesela daha çok ethnic-jazz diye tanımlayabileceğim La Nuit d’Antigone ise Fransa’daki bir proje. Burada da Lübnan, Türkiye ve İspanya gibi Akdeniz ülkelerinden çağdaş kadın şairlerin (Birhan Keskin, Pınar Selek vb.) şiirlerini müziğe dönüştürüyoruz.
Hakan: Çok fazla proje var haliyle. Sanırım eski artist-albüm-turne dönemi biraz eskide kaldı. Herkes her şeyi her şekilde yapıyor. Ben kendi şarkılarımı yazdığım grubumla devam ediyorum. Bunun dışında bir sürü isimle elektronik bazlı işlere girdik. Stockholm´de Mark Ephraim ve Filiph Antonsson ile bir stüdyo paylaşıyorum. Farklı sound’lar üzerinde çalışıyoruz. Yakında patlatırız.
İpek, Katermukke ile olan bağlantın nasıl gelişti ve Uyan Uyan sonrası nasıl geri dönüşler aldın?
İpek: Uyan Uyan parçasının Katermukke’den çıkmış olması benim için çok güzeldi. Çünkü oldukça iyi bir ismi var. Hatta aylar boyunca Uyan Uyan Beatport Charts’da Katermukke’nin Nr.1’ı olmuştu. Bu tabii ki beni ayrıca gururlandırdı.
Hakan, bize biraz Her Köyde Bir Deli Var, 2012 ve Duyuyor musun, 2015 albümleri ile gelişen süreçten bahsedebilir misin?
Hakan: İki albüm yaptım ve dönemin ruhunu barındırıyorlardı. Şu dönem başka şeyler yapmayı tercih ediyorum. Zor geçen dönemler beni kötü etkiliyor ve üretimimi negatif şekillendiriyor. Yaşadığımız dönemin içindeki pozitif yanları bulabilmek için çok derine inmem gerekti. Türkiye´de o proje ile çok konser vermeyi tercih etmiyorum. Ama yurtdışında çok fazla konser ve uzun turnelerimiz oluyor. Yeni albüm de geliyor yakında, belki durum değişir.
İpek, Goethe-Institut desteğiyle dünyanın çeşitli yerlerinde kadınlara dj atölyeleri verdiğini biliyoruz. Bu çalışmalar nasıl geçiyor?
İpek: Dünyanın her yerinde atölyeler veriyorum. Bu bağlamda Goethe-Institut ile çok sık çalışıyorum. Birbirinden iki farklı atölyem var. Bir tanesi çoğunlukla kadınlara ve genç kızlara yönelik “Yes, She can DJ!” atölyesi. Kadınları teknik konularda bilgilendirmek ve güçlendirmek istiyorum. Ve tabi kulüplerdeki kadın DJ sayısının artmasını istiyorum. Bu atölyelerde DJ setup’lar, dijital DJing (PC, iPhone-Samsung–iPad dahil), CDJ ve analog pikaplar dahil ekipman nasıl kurulur, farklı mix teknikleri nasıl yapılır, çok eğlenceli bir şekilde gösteriyorum. Diğer atölyedeyse daha çok “Diversity – Hybrid Identities” (çok kimlikli olmak) konusunu ele aldığımız bir oyun ile başlayıp akabinde yaptığımız müzik videolarıyla sosyal-eleştirel-politik bir çalışmanın nasıl sanat ile birleştirilebileceğini tartışıyoruz. Bu da oldukça eğlenceli ve düşündürücü bir atölye.
Peki, bize aktif olarak dahil olduğun ya da birlikte çalıştığın kolektiflerden bahsedebilir misin?
İpek: Mesela female:pressure isminde dünyanın her yerinden 2000’i aşkın female, transgender ve non-binary (kadın – erkek algısını sorgulayıp böyle tanımlamalara karşı olan) müzisyen, DJ, yapımcı, küratör, dijital, ses ve görüntü sanatçısından oluşan bir network’e üyeyim. Reboot.fm diye alternatif bir radyoda yönetim kurulundayım. Feminist bir olgu ile aktif bir şekilde araştırmalar, festivaller ve buluşmalar düzenliyoruz. Bir konu belirleyip derleme dijital albümler çıkarıyoruz. Festival ve kulüp ortamlarındaki cinsiyetçilik vs. üzerine tartışıyoruz. Birbirimize çeşitli alanlarda destek oluyoruz. Müzikle ilgisi olmayan birkaç inisiyatifte de aktifim. Buralarda ise daha çok göçmenlik ve LGBTI konularında çalışmalarım var.
Hakan, son dönemde Türkiye’de sadece yaptıkları müzik yüzünden baskı gören müzisyenler hakkında neler düşünüyorsun? Bu durum Avrupa’da nasıl karşılanıyor?
Hakan: Müzisyenler de toplumun diğer öğelerinden ne yazık ki daha farklı durumda değil ve durum içler acısı. Uzun süredir de böyle. İnsanlar çok iyi direniyor bence. Dışarıdan her şey çok net görünüyor. Ülkede insanlar travmalar içinde yaşamaya alıştı sanırım ama dışarıdan bakınca ruh hastası bir ortam olduğu her an gözlem altında.