Co.LAB4 güncel kültür hareketi sayesinde, Derya Efe ve Kağan Uluca’nın elinde hayat bulan “Shakespeare Öldü Aş Bunları” (Shakespeare is dead, get over it!) oyununun ardındaki isimlerle bir araya gelme olanağı bulduk. Oyunun yazarı Paul Pourveur ilk kez İzmir’deydi ve oyunu ilgiyle izledi. Oyunun çevirmeni Şaban Ol, aynı zamanda yazarın bir diğer zengin metni olan “Arındırma” (Body Peeling) üzerine Co.LAB4 kapsamında çalışan ekibin de yönetmeniydi.

Co.LAB4’un gerçekleştirdiği, 23 ve 24 Ekim buluşmalarında Şaban Ol ve Paul Pourveur farklı alanlardan İzmirli sanatçı, akademisyen ve tiyatro insanlarıyla buluştu. Her iki gün süren performanslar İzmir Originn Co-working alanında izleyiciyle buluştu. Oyunlar herkesi oldukça etkilemişe benziyor.

Tartışmaların ardından çok sayıda okuyucu Paul Pourveur’e kitaplarını imzalatırken yazarın bu müthiş ilgiden keyif aldığını söyleyebiliriz. Sıkça Türkiye’de bulunan ama bizlere Hollanda tiyatro yaşamından ipuçları aktaran Şaban Ol da genç tiyatrocuların yoğun ilgisiyle karşılaşıyor. Bu sırada bizler de mikrofonları birkaç merak edilen soru için iki ustaya uzattık. Bizi kırmadan küçük bir sohbet gerçekleştirdikleri için teşekkür ederiz. Dilerseniz Originn’de Co.LAB4 ile filizlenen bu sıcak buluşmadan sizin için derlediklerimize burada ortak olabilirsiniz:

-Sevgili Şaban Ol, Co.LAB4 hakkında neler düşünüyorsunuz?

Ş.O. Temmuzda burada bir workshop verdim. Arındırma metni etrafında çalıştık. Dört tiyatronun bir araya gelmesi ve grubun ortak bir çalışma yürütmesi, daha doğrusu İzmir’de bütünüyle böyle bir platform oluşturma çabası bence çok olumlu bir şey. Sadece İzmir için değil aynısı Amsterdam için de geçerli. Tiyatrolar birlikte çalıştıkça hem başkalarının gözünden kendilerine bakabilirler, vizyonları genişler hem de mesela ben çok eğlendim, yani keyifli, zevk alınan bir ortam oluşuyor. Çok iyi bir enerji var. Originn gibi bir yerde de bu birlikteliğin yaşaması çok olumlu.

Pourveur kitaplarını imzalayıp sorularımızı yanıtlarken.

– Yeniden merhaba Paul!

P.P. Merhaba!

– Bildiğimiz üzere modern dramaturjiye karşı çıkan metinler kaleme alıyorsunuz. Bize bakış açınızdan bahsedebilir misiniz?

P.P. Aslında geleneksel dramaturjiye karşı olmalarını kastediyorsunuz sanırım. (gülüyor)

– Elbette.

P.P. Yaşadığımız dönemi düşünürsek, bugünlerde hikâye anlatırken farklı yollar izliyoruz çünkü dünya değişti ve her şey daha karmaşık hale geldi, her şey daha parçalanmış. Bu yüzden anlatıyı biçimlendirirken bunlara uyum sağlamalı. Ancak tam olarak geleneksel yazarlığa karşı demeyelim de zaman da anlatı da değiştiğinden böyle; konular ve hikâyeler de değişiyor.

– Rica etsek bize Shakespeare Öldü metnini nasıl yazmaya başladığınızı anlatır mısınız?

P.P. Çok fazla savaşın hatta Rwanda ve Bosna’dakiler gibi pek çok katliamın yaşandığı 90’larda, Belçika daha doğrusu Hollanda’da halen repertuvar tiyatrosu yapılıyordu. Bir sürü Shakespeare oyunu oynanıyordu ve ben buna anlam veremiyor, inanamıyordum. Yani dünyada bunca dehşet yaşanırken neden hâlâ Shakespeare oynarsın ki? Asıl olup bitenden bahsetsene… İşte sonra da kendimi gerçekten “Shakespeare öldü, aş bunları!” derken buldum. Önce isim vardı ve oyun hemen ardından şekillendi. Başlığını ve oyunu peş peşe yazmış oldum.

– Peki, daha önce buraya, İzmir’e gelmiş miydiniz? Ya da çevredeki başka yerleri gezme olanağı buldunuz mu ne düşünüyorsunuz?

P.P. İzmir’e ilk defa geliyorum ama şimdi sadece üç günüm olduğu için çok keşfedemedim ne yazık ki.

– Aslında sizden tiyatrolar ve izleyicilerin ilgisi bakımından başka ülkelerle, özellikle Avrupa’yla, burayı kıyaslamanızı isteyecektik. İyiye gidiyor mu mesela?

P.P. İyiye gittiğini sanmıyorum çünkü Belçika, Hollanda ve Fransa’da tüm oyunlar “dünyanın sonu geliyor” veya “hiç umut yok” gibi şeylere der gibi: umutsuzluk, acı, ölüm!..  “Her şey kötüleşiyor!” iyi ama biz bu lafı zaten biliyoruz ki. Biliyoruz bunu. Sonun başlangıcına geldik evet. Fakat bence tiyatro yeni ihtimaller bulmalı, bundan bahsetmeli; tamam çözümler getirmeli demiyorum ama… Pekâlâ diyelim ki duvara tosladık ve parçalandık ama bundan sonra ne yapabileceğiz? Yeni olanaklar ne? Şahsen bu her defasında yenilenen olumsuz mesajlardan bıktım usandım. Çünkü bu zaten bildiğimiz bir şey.

– Popüler olmasını da kastediyorsunuz?

P.P. Evet popüler bir olumsuzluk söz konusu da herkes biliyor zaten. Oyunları izliyorsunuz ve evet çok üzücü ama zaten bundan haberim var, diyorsunuz. Daha başka? Şimdi ne olacak derseniz, başka bir şey yok.

– Peki ya Co.LAB4 için, Derya ve Kağan’ın işleri için ne düşündüğünüzü sorabilir miyiz?

P.P. Bence gayet iyiler, çok güzel. İyi bir girişim. Yaptıkları şey çok hoş. Diğer workshop da öyle.

– Diğer tiyatro ekiplerini de bir araya getirmeleri?

P.P. Evet oldukça önemli buluyorum.

– Bizimle paylaştıklarınız ve vaktiniz için teşekkür ederiz.

P.P. Ben teşekkür ederim.

Shakespeare’i Öldürmek

Repertuar tiyatrosunun ötesine geçmek için yaşlı şair Shakespeare’e kasteden bu keskin kalemi İzmir’de ağırlamak oldukça ilginçti. Biz kendisine belki modern, hatta post-modern arayışların bile ötesinde yer aldığını düşünerek yaklaşıyorduk. Onun içinse muhtemelen geleneksel tiyatronun ötesine geçmek fikri yeterli ve şimdiki yaklaşımları da kapsıyor.

Kuramlar bir yana kendi ifadesiyle “karamsarlıktan” yana olmayan Pourveur, bireye direnme gücü veren ve insanın ta içine bakan eserleri ortaya çıkarıyor. Ona Maestro diye hitap eden Şaban Ol ise aslında kendisi bir Maestro ki bu çağdaş metinlerin Türkçe sahnelenebilmesinde büyük katkıya sahip. Diliyle bize Pourveur’ün dünyasının kapılarını aralarken yazarın yüzünden eksik olmayan zeki gülüşü akılda kalıcı. Hem çevirmen hem yazıp yöneten çağdaş bir tiyatro insanı olduğundan ondan öğreneceklerimiz var.

Arındırma kısa performansı sahneleniyor.

Sütyenlerin Sahneyi İstilası

Arındırma başladığında, üç kadının sıkışıp kaldığı bu hava alanı atmosferi sayesinde sahne bir anda sanki oyunda adı geçen sütyenlerin oluyor… Yine Şaban Ol’un hem kelimeleri hem sahneleyişi, Arındırma metninden kısa bir performans izleyenleri yerine mıhlıyor. Fuayede bu tadımlık Arındırma ile yetinemeyen, gözleri ışıl ışıl pek çok kadın oyuna dair konuşuyoruz.

İzleyicide yapımların bıraktığı etki kadın ve kadın – erkek ilişkisine toplumsal bir mikroskop altında bakıyormuş hissi… Aslında derinden etkileyen yanı belki post-dramatik aracılığıyla günümüz yaşamını sahnelemenin inandırıcı ve gerçek bir tadı olması. Karakterlerini derinlikli ve cesaretler sahneye aktaran Co.LAB4’un tüm bileşenlerinin (yazardan çevirmene, yönetmen veya tasarımcıdan oyuncuya dek) payı ver. Bu birliktelik sağlam ve çağdaş tiyatroya adeta hasret izleyiciye ilaç gibi geliyor.

Peki, kaçıranlar ne yapmalı? İnsana bu denli yakından ve dolaysız bakan bu projenin yoluna nice müthiş enerjilerle devam etmesini dileriz. Eğer Pourveur ve Ol’u merak ederseniz Co.LAB4 hareketinin öncü bileşenlerinden Tiyatro4 ile en azından oyunu yakalayabilirsiniz. Yeni yılda sahnelemeyi sürdürdükleri Shakespeare Öldü, Aş Bunları şiddetle tavsiyemizdir. Alan, mekân fark etmeksizin ve sınır koymadan yeni projelerle devam edecek Co.LAB4 hareketini takipte kalın!

*Bu röportaj Lokall İzmir Kent Rehberi ve Mavisu Kahya (Keditör) işbirliği ile gerçekleşmiştir.