2018 yılından bu yana Odeabank O’Art Galeri’nin Program direktörlüğünü ve küratörlüğünü yürüten Begüm Güney Alkoçlar ile küratörlüğünü üstlendiği projeleri, O’Art’ın gelecek planlarını ve online sergilerin yaratımını konuştuk…

Begüm Güney Alkoçlar

“Begüm Güney Alkoçlar kimdir?”

Merhaba, 1987 İstanbul doğumluyum. Lisans eğitimimi Kadir Has Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü’nde tamamladım. Lisansüstü bursuyla Yeditepe Üniversitesi Sanat Yönetimi Bölümü’nde; ‘merkez-dışı’ bienallerin lokal yapı ile olan ilişkisini incelediğim tez çalışmama devam ediyorum. 2018 yılından bu yana Odeabank O’art Galeri’nin Program direktörlüğünü ve küratörlüğünü yürütüyorum. Mardin Bienali ekibinde yer alırken, güncel sanat üzerine iki ayda bir yayınlanan ‘Artdog’ dergisinde yazıyorum.

O’Art sergisi: “Sandığın gibi Değil” Turan Aksoy

Herkesin bir ilhamı olur diye düşünüyoruz, mesleğinizi gerçekleştirirken sizinki hangisi? Belki ünlü bir ressam, belki bir anda bir değişim yaratan duyduğunuz bir müzik, ya da bir olgu…

Kreatif alanda çalışan, bu alanda öğretim gören dolayısıyla aralıksız bir süreçle devamlı yaratıcı olması beklenen bir gruba dahil olduğum yıllar boyu ilhamın çalışmayla doğru oranda geliştiğine tanık oldum. 🙂 Burada sanırım bir hayal kırıklığı yaratacağım. Tabii ki bu durum hayatın kendisinden beslendiğim gerçeğini değiştirmiyor. Bir taraftan da hayattan koptuğum anlardan… İlham benim için; müzik, mimari, edebiyat ve gastronomiden soyut kavramlara uzanan geniş bir aralık.

Bu ilhamla mesleğimde, yapımcılığını üstlendiğim sergiler üzerinden bağlar kurmaya çalışıyorum. Bu çok katmanlı, derinlikli, sosyal bir durum. Son çalışmalarımda kurguyu oluştururken fikir ve hissin toplumsal hafızadan – hatırlama ve unutma biçimlerinden ilham aldığını söyleyebilirim.

Pek çok serginin küratörlüğünü üstlendiniz, bu projeler içinde farklı olan veya size farklı hissettiren bir çalışmanız oldu mu?

Bağımsız küratörlük projeleri ve kurum sergileri arasında muhakkak yaklaşım ve pratikte farklılıklar bulunuyor. Ama yine de ayrı ayrı ele almak istemiyorum. 2018 Kasım ayında O’Art Galeri’de küratörlüğünü gerçekleştirdiğim; Turan Aksoy’un sanatsal üretiminde ortaya çıkan bazı karşıtlıkların yarattığı ikilemleri odak aldığımız, “Sandığın Gibi Değil” adını taşıyan sergi benim için oldukça önemlidir. Turan Bey ile çalışmak özverili bir çalışma ve disiplin gerektiren bir deneyimdi. Kendisinden çok şey öğrendim.

O’Art sergisi: “Sandığın gibi Değil” Turan Aksoy

Şimdi de O’Art’ın küratörlüğünü yapmaktasınız. Sanatın günümüzdeki temsilcilerine yer veriyor ve izleyicilerin beğenisine sunuyorsunuz. Bu yıl O’Art’ta bizi neler bekliyor?

O’Art’ın 2021-2022 sezonunda planladığımız sergileri dijital ortamda ve fizikselliğin mümkün olabildiği ilk andan itibaren sanat izleyicisiyle buluşacağımız mekanlarda; toplumsal cinsiyet eşitliği, bellek politikaları, ekolojik problemler üst başlıklarının altında; değişim, dönüşüm, direnç, uyum ve adaptasyon kavramları arasındaki ilişkiyi inceleyeceğimiz solo ve grup sergilerini kapsıyor.

Hepimizin bu güvencesiz ortamdaki var olma gayreti için sanatla bir alan açmak her zamankinden çok daha önemli. Zamanın tanıklığında güncel sanat küresel ölçekte yaşanan bu kırılma noktasında (ve tarihte yaşanmış tüm zorlu süreçlerde olduğu gibi) bugün bir eylem biçimine dönüşüyor. O’art bir arada olmanın, kolektif üretimin, dayanışmanın ve kurum desteğinin öneminin farkında. Bir sonraki sergimize dair detayları ancak ilerleyen günlerde daha detaylı olarak paylaşabileceğim.

Dijitalleşme rüzgarının öğrendiğimiz pek çok dinamiği değiştirdiği dünyamızda, dijital ortamda gerçekleşen sergiler hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Fiziksel olarak bir arada olmanın mümkün olmadığı kitlesel psikolojik etkilerin giderek ağırlaştığı bir ortamda en küçük bir katkının dahi büyük bir değişiklik yaratacağını düşünüyorum. Kurumların sosyal izolasyon önlemleri dolayısıyla gerçekleştirecekleri tüm etkinlikler hızla çevrim içi platformlara taşındı. Bu keskin değişiklik tüm kurum ve kuruluşların dünya ile eş zamanlı olarak adaptasyonunu gerektirdi. Katılım, özellikle oldukça çok talep gören müze, galeri ve koleksiyonların erişime açılmasıyla izolasyonun ilk dalgasında büyük kitlelere ulaştı. Ben bu gelişimi ve dijital yayılımı dünyada çağdaş sanat adına senkronizasyonun ilk defa bu kadar etkin sağlandığı bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Dijital mekanlarda sanat yapıtıyla kurulan hissiyatın yetersizliğine karşın sanatçıların ve sanat profesyonellerinin gayretle korumaya çalıştığı etik sorumluluklar sergileme deneyimindeki bu hızlı değişimi mümkün kıldı. Ayrıca görsel sanatların çok duyulu deneyiminin sadece dijital bir ortamdan iletimi konusuna dair; sergileme pratiklerinin, dijital uygulama pratiklerine dönüştüğü yeni bir yapı ortaya çıktı.

O’Art olarak biz de altyapısını pandeminin ilk aylarında kurmaya başladığımız online sergimiz için nasıl bir teknolojiden yararlanacağımızı dijital ekibimizle birlikte kurgulamaya başladık. Bu konuda Türkiye’de bir çok dijital ilk’i gerçekleştiren ‘Chita’ ekibi ile çalışıyoruz. Katılımcı – izleyici deneyimini olabildiğince etkin hale getiren bir teknolojinin uygulandığı, serginin fiziksel olarak kurulumunu gerçekleştirdiğimiz ve sonra 360 derece çekimlerinin yapıldığı bir teknik bu. O nedenle mekan ve yapıtların tamamı gerçekten fiziksel olarak oradalar. Tabii şüphesiz sergiyi açılışı yapılacak halde görüp, çekim sonrası geri toplamak farklı hissettiriyor.

O’Art sergisi: “Sandığın gibi Değil” Turan Aksoy

Farklı disiplinlerden sanatçılara ait eserleri buluştururken nelere dikkat etmektesiniz?

Fiziksel sergiler ve dijital mekan sergileri için değişen pratik, biçim ve anlamlar – bugünkü çevrim içi sergi mekanlarında küratörün yönetmen işlevine benzer görüntüleri düzenleyen, kurgu yapan bir işlev/sorumluluk kazandı. Ama her iki ortamda/pratikte da sergileme akışta bir bütünsellik ve eş zamanlılık gerektiriyor.

Sanat disiplinlerinin giderek artan girift yapısı küratörlüğün yapısına da sirayet etti. Küratörün bir sosyolog, filozof, eleştirmen ve arkeolog gibi hareket edebildiği yöntemler; sanatın disiplinler arası yapısının belirleyiciliği konusunda sergileme tekniklerini genişletmeye yönelik bir arayıştır. Ben de fiziksel mekanda gerçekleştirdiğim sergilerde ya da bugünün değişen koşullarıyla dijital mekanda güncel sanat – izleyici arasındaki diyaloğu kurguladığım tema etrafında aktarmanın en etkin yollarını arıyorum. Bu arayış serginin bağlamı üzerinden, sanatçı ve yapıt seçimi başta olmak üzere; mekan kavrayışı ve sergileme pratikleri ile genel bir değerlendirme gerektiriyor.

Farklı disiplinler demişken alanınız dışındaki sanat disiplinleri; tiyatro, sinema, modern dans gibi alanlarla birleşen multidisipliner bir proje yapmayı düşünüyor musunuz?

Bu saydığınız disiplinlerin bir araya gelebilmesi belki bir sanat festivali ile mümkün 🙂 Fakat yine de görsel sanatların sahne sanatları ile ayrıldığı çizgi performans sanatları dolayısıyla oldukça ince. Ben de gerçekleştirdiğim sergilerde bu çoğulcu yaklaşımı sürdürmeye özen gösteriyorum.