İzmirli ve İzmir’e gönül vermiş bilim, sanat ve kültür insanlarının katılımıyla oluşturulan İzmir Akdeniz Akademisi, 2012 yılından beri faaliyetini sürdürüyor. Tohumları 10 yıl önce Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde düzenlenen İzmir Kültür Çalıştayı’nda atılan Akademi’nin başında, kuruluş sürecinden beri Dr. Ayşegül Sabuktay bulunuyor. 

İstanbul doğumlu Sabuktay, ilkokuldan itibaren üniversite yıllarına kadar İzmir’de yaşamış. Üniversite eğitimi için Ankara’ya giderek ODTÜ’de Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde okumuş. Sonrasında da Siyaset Bilimi alanında yüksek lisans ve doktora yapmış, akademik çalışmalarına devam ederek uzun süre Ankara’da yaşamış. Hukuk-siyaset kuramı üzerine yazdığı doktora tezi, Metis Yayınevi tarafından yayınlanan Sabuktay’ın çeşitli dergilerde ve kitaplarda yayınlanmış akademik çalışmaları var. 

“Akademik hayatımdan biraz uzaklaşıp, bu konuyla ilgili farklı bir uğraş için, İzmir Akdeniz Akademisi’nin kuruluşu için İzmir’e döndüm. İzmir Akdeniz Akademisi’ne kuruluş sürecinden bu yana yönetici olarak müdür ünvanıyla, çalışan olarak emek veriyorum. Bu süreç, -yani üniversite dışında- demokratik bir iddia taşıyan ve akademik çalışma yapılan farklı bir kurumun ortaya çıkış sürecinde yer almak, akademisyen kimliğimi pek çok anlamda dönüştürdü” diyen Sabuktay ile Akademi’nin kuruluşu, işleyişi, yürüttüğü çalışmaları ve hedefleri üzerine konuştuk…

İzmir Akdeniz Akademisi’nin kuruluşu nasıl gerçekleşti? İzmir Akdeniz Akademisi’nin başındaki kişi olarak, göreve başlama sürecinizden ve buradaki rolünüzden bahseder misiniz?

2011 yılında, yardımcı doçent olarak çalıştığım Ankara’daki Amme İdaresi Enstitüsü’nden, İzmir Akdeniz Akademisi’nin kuruluş sürecine katkı vermek üzere ayrılıp, İzmir’e geldim. Ankara’da geçen 25 yıldan sonra, bu benim için hem şehre yeniden uyum sağlamak, hem de yeni bir iş ortamına girmek demekti. Akademik açıdan, ‘Yerel Yönetimler’ konusunda çalışma yapmıştım ama bir belediye içinde çalışmayı yeni deneyimliyordum. İlginç olan, İzmir Akdeniz Akademisi gibi, benzeri olmayan, sivil toplumla kamu kesimi arasındaki melez bir yapıyı oluşturmak olarak tanımlanabilecek bir süreçte, bu bilinmez alanda, tanımsızlıklar içinde ilerlemekti.

Aslında bu, bütün yeni yapıların başına geliyor olmalı. İnsanlar daha önceden alışık oldukları bir formata uymayan yeni yapıyı algılamayı reddediyorlar; tanıdık oldukları bir formata uymasını bekliyorlar; ya da bildikleri bir yapı olarak algılayıp, öyleymiş gibi davranıyorlar. Bu haliyle, İzmir Akdeniz Akademisi belediye çalışanları açısından belediye içinde, belediyeye benzemeyen bir yapı olarak; sivil toplum kesimi içinse, belediye birimi olarak görmeye alıştıkları birimlerden farklı bir yapı olarak kolayca anlaşılamıyordu. Öte yandan, İzmir Akdeniz Akademisi gibi kısmen belediyenin dışında da var olması gereken bir yapıya alışık olmayan kentlilerle kurduğumuz iletişimde de ‘belediye’ olarak kategorize edilip tanımlanıyorduk.

İzmir Akdeniz Akademisi kuruluş sürecini tamamlayıp, “elini taşın altına koymaya” ve farklı, melez bir yapı içinde yaratıcı bir süreçte katkı vermeye istekli kişilerin çabalarıyla görünür hale gelmeye başladığında, bu tür sorgulamalar da ortadan kalktı. Bu süreç, yani bilinmeyen ve dolayısıyla alışık olunmayan bir birimi kurmak ilgi çekici ve çalışma motivasyonunu artıran bir serüvendi.

2011 yılında İzmir Akdeniz Akademisi’nin yönetmeliğinin hazırlanması ve ilk toplantılarının yapılmasından, 2012 yılından itibaren bu yeni yapının fiilen kuruluşu ve 2014’den itibaren “saçaklanması” olarak tanımlayabileceğimiz; İzmirKültür Pla+formu Girişimi, İyi Tasarım/Good Design İzmir gibi yeni oluşumları yaratmasına kadar, İzmir Akdeniz Akademisi’yle ilgili her alandan sorumluydum. Zaman zaman zorlayıcı ancak her zaman anlamlı ve keyifli bir süreçti. Aslında zor zamanlarda bile keyifli olması, İzmir Akdeniz Akademisi’nin demokratik platform olma misyonundan bir anlam üretiliyor olmasından kaynaklanıyordu.

Ankara’da yaşamış biri olarak, İzmir’i kültür-sanat izleyicisi anlamında nasıl değerlendirirsiniz?

Ankara’da önemli bir üniversite öğrencisi kitlesi var. Kültür-sanat etkinliklerinin çoğunu, bu izleyici kitlesi tüketiyor. Kuşkusuz şehrin sayfiye ve rekreasyon alanlarının sınırlı olması da kültür aktivitelerinin izleyici bulmasını kolaylaştırıyor. Bu nitelikleri göz önünde bulundurulduğunda, gözlemlerime dayanarak İzmir’in kültür-sanat izleyicisinin farklı yaş gruplarını içerdiğini; ağırlıklı olarak gençlerden oluşmadığını kolaylıkla söyleyebilirim. Ankara’dan İzmir’e taşındıktan kısa bir süre sonra, İzmir’de tiyatro ve konser bileti bulmanın gerçekten zor olduğunu fark ettim. Etkinliklerin çoğunun, izleyici bulmakta güçlük çektiğini sanmıyorum. Elbette İzmir’in sayfiye alanlarının çeşitliliği, yaz sezonunda şehir merkezinde yapılan etkinlikler için biraz sınırlayıcı oluyor.

İzmir Akdeniz Akademisi neyi amaçlıyor ve nasıl bir yapıya sahip?

İzmir Akdeniz Akademisi, belediye içinde şehrin yaratıcı ve entelektüel kesimlerine bir yer açmayı hedefleyen, demokratik ve melez bir yapı. Amacı, İzmir’i Akdeniz havzasında, dünyaya açık Akdenizli kimliğini benimsemiş, bir tasarım ve kültür kenti odağı olarak öne çıkarmak.

Belediye çalışanı olmayan, tamamen gönüllü akademisyen koordinatörler; uzman, sanatçı, tasarımcı ve akademisyenlerden oluşan danışma kurullarıyla çalışıyor. Belediye’nin belirli bir amaca özgülenmiş birimlerinden farklı olarak, kendi amaçlarını ve programını büyük ölçüde kendi mekanizmaları içinde hemen hemen otonom biçimde üretiyor. Akademi’nin kuruluşundan itibaren öncelikli çalışma alanları olan; Tarih, Tasarım, Kültür-Sanat, Ekoloji birimlerine, yakın dönemde Yerel Kalkınma-Komunite birimi de eklendi.

Dünya Tasarım Konuşmaları

Uluslararası çalışmalar içerisinde, İzmir Akdeniz Akademisi nerede duruyor? Bugüne kadarki işbirlikleri ve katılımları neler oldu?

Hemen aklıma gelen Polonya Kültür Bakanlığı’yla gerçekleştirdiğimiz, Haydi Oynayalım! Çocuklar İçin Tasarım Sergisi, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya Teşkilatı ve Avrupa Kültür Eylemi Ağı’yla yürüttüğümüz Pilot Kent İzmir Programı, Dünya Tasarım Örgütü’yle işbirliği içinde gerçekleştirdiğimiz Dünya Tasarım Konuşmaları etkinliği ve Tarladan Sofraya: Gıdanın Sürdürülebilir Yolculuğu Atölyesi. Ayrıca, bu yılki İyi Tasarım/Good Design İzmir’in programına, İtalyan Konsolosluğu’nun katkısını ve Fransız Kültür Merkezi’nin paralel etkinlik düzenlemiş olmasını da eklemek isterim. Bunların dışında, düzenlediğimiz pek çok çalıştay ve bilimsel toplantıda yurt dışındaki akademisyenlerin katkısını da alıyoruz. Türkçe ve İngilizce olmak üzere, iki dilli olarak yayınladığımız Meltem İzmir Akdeniz Akademisi Dergisi’nin yazarları, danışma kurulu ve hakemleri arasında yurt dışındaki üniversitelerde çalışan akademisyenler de yer alıyor.

Ekim ayında açılan Ah Kardeşim! Selanik İzmir Sergisi‘ni hazırlarken de, Yunanistan Ulusal Bankası Kültür Vakfı’nın Selanik Şubesi’nden önemli görsel malzeme katkısı aldık. Sergi önümüzdeki yıl (2020), bu kurum tarafından Selanik’te de açılacak.

İzmir Akdeniz Akademisi, İzmir’de dünyanın farklı yerlerinde bağlantıları olan kişilerin buluşma noktası. Bu niteliğiyle, dünyaya açık ve İzmir’in uluslararası çalışmalar içinde yer almasını kolaylaştırıyor, destekliyor.

İzmir Akdeniz Akademisi birbirinden farklı alanlarda kapsamlı birçok çalışma yapmakta, bize bunlardan bahsedebilir misiniz?

İzmir tarihini Akdeniz tarihiyle birlikte ele almak için tarih alanında; Akdeniz’in tarımsal ürünlerine odaklanan bir dizi konferans; İzmir-Selanik ilişkisi üzerine bir uluslararası çalıştay ve sergi; amatör araştırmacılara yol göstermesi amacıyla, Tarih Araştırma Seminerleri’ni; çocukları Akdeniz fikriyle buluşturmak için, Çocuklar için Akdeniz programını gerçekleştiriyoruz.

İzmir’i tasarım alanında desteklemek için, İyi Tasarım/Good Design İzmir ve Üniversiteler Tasarım ve Sanat Projeleri Sergisi‘ni (üTAS), tasarım fikrini geniş kesimlere yaygınlaştırmak için Tırtıl sergileme birimindeki sergileri gerçekleştiriyoruz.

İzmir’i ekoloji alanında desteklemek için özellikle İzmir Körfezi’ne odaklanan çeşitli bilimsel toplantı ve çalıştayları, Biyoatlas İzmir’i gerçekleştiriyoruz.

İzmir’i, Akdeniz’de bir kültürel odak olma yolunda desteklemek için İzmirKültür Pla+formu çalışmalarını, Yaz Okulu’nu, KültürLab İzmir çalışmalarını ve Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya Teşkilatı (UCLG) Kültür Komitesi’yle işbirliği içindeki çalışmaları gerçekleştiriyoruz.

Yaz Okulu

Yaptığınız çalışmalar, kimlere nasıl ulaşıyor? Aldığınız geri dönüşleri nasıl değerlendirirsiniz?

Yaptığımız çalışmaların kimlere ulaştığını zaman zaman bir başka ildeki bir belediyeden gelen bilgi ve yayın talebiyle, zaman zaman üniversite kütüphanelerinden gelen teşekkür yazısıyla, yurt dışındaki kütüphanelere dağıtım yapan yayıncıdan gelen yayın talebiyle, ya da Güzelyalı’daki binaya uğrayıp yeni çıkan yayınları, planlanan aktiviteleri soran kentlilerin ilgisiyle farkına varıyoruz. Bu konuda sistematik bir bilgi üretmek için en azından bir biçimde iletişim içine girdiğimiz kesimlere yönelik bir anket çalışması yaptık. Sonuçlar, memnuniyet verici.

İzmir Akdeniz Akademisi, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya Teşkilatı (UCLG) Kültür Komitesi’nce oluşturulan iyi uygulamalar veri tabanında kültür yönetişimi modeli olarak yerini aldı.  Veri tabanı, bütün dünyada kültür konusundaki uygulamaları Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma 2030 Hedefleri, Kültür 21 Eylemleri ve tematik 75 anahtar sözcük olmak üzere üç tür kriter etrafında değerlendirerek sunuyor. İzmir Akdeniz Akademisi, 9 (sanayi, yenilikçilik ve altyapı), 11 (sürdürülebilir şehirler ve topluluklar), 16 (barış, adalet ve güçlü kurumlar), 17 (amaçlar için ortaklıklar) sayılı Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri açısından iyi uygulama örneği olarak değerlendirildi.

İzmir Zeytin Sempozyumu

Bugüne kadar en çok ilgi gören çalışmalarınız hangileri oldu?

Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin büyük salonunda yaklaşık 800 üretici, tüketici, akademisyen, tasarımcı ve sanayicinin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz İzmir Zeytin Sempozyumu’nu ve dinleyicilerin uzayan oturumları hevesle, ısrarla takip ettiği, akademik bildiriler üzerine kafa yordukları Börklüce Mustafa Sempozyumu’nu unutamıyorum. Polonya Kültür Bakanlığı’yla iletişim içinde gerçekleştirdiğimiz Polonya’dan Haydi Oynayalım! Sergisi’ni de, bir ay içinde 5 bin çocuk ziyaret etmişti. Gönüllü eğitmenlerin katkılarıyla düzenlediğimiz, Ekolojik Okuryazarlık Seminerleri’nin sınırlı kontenjanına, kısa sürede çok sayıda başvuru olması da aklımda kalan bir başka örnek. İyi Tasarım /Good Design, ulusal ve uluslararası alanda önemli ilgi gören etkinliklerimizden.

İzmir Akdeniz Akademisi Bilim Kurulu

Sizin için en iyi geçen, en zevk alarak çalıştığınız çalışma hangisi/hangileri oldu?

İzmir Akdeniz Akademisi’nin koordinatörleriyle, Bilim Kurulu üyeleriyle atılacak yeni adımların planlanması, yıllık programın ortaya çıkması ya da sempozyum düzenleme kurullarıyla, sempozyum kavramsal çerçevesi üzerindeki çalışmalar benim açımdan oldukça zevkli süreçler.

Program ne şekilde belirleniyor ve çalışma süreçleri nasıl ilerliyor? Örneğin ne tür bir ön hazırlık ve araştırma yapıyorsunuz? 

Programın oluşmasında, İzmir Akdeniz Akademisi’nin danışma kurullarında dile getirilen görüşler ve fikirler etkili oluyor. Örneğin, İyi Tasarım/Good Design İzmir ve Üniversiteler Tasarım ve Sanat Projeleri Sergisi (üTAS) 2015 yılında Tasarım Danışma Kurulu’nda gündeme getirilen iki önerinin geliştirilip, takip edilmesi ve İzmir’de kabul görmesiyle ortaya çıktı. 2016 yılında ilk etkinliği planlarken, şehrin uzun süreli, katılıma açık, en önemli tasarım etkinliğini oluştururken, bugünkü İyi Tasarım/Good Design İzmir’e evirilecek büyüklükte ve kapsamda bir çalışmaya başladığımızı tam olarak farkında değildik. Tabii öncesinde açık çağrıyla yaptığımız çeşitli tasarım aktivitelerinin ve kentteki tasarım çevreleriyle çeşitli çalışmalar yapmış olmamızın, İyi Tasarım/Good Design İzmir’i örgütlememizde büyük katkısı oldu. Bu etkinlik için katkı verebilecek, çeşitli kişi ve kurumlarla toplantılar yaptık. Genel başlığını ve ilk iki yılki etkinliğin içeriğini oluşturmada Bilim Kurulu üyelerimiz Can Özcan ve Tevfik Balcıoğlu’nun katkısı büyüktür. Sonrasında çapı genişleyen etkinliğin, program kurulunu oluşturarak daha sistematik bir çalışma programı geliştirdik.

Üniversiteler Tasarım ve Sanat Projeleri Sergisi (üTAS), üniversitelerdeki tasarım ve sanat çevrelerinin, şehrin ortak etkinliğinde yan yana gelmeye istekli olmasıyla mümkün oldu.

Zaman zaman İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden gelen öneriler de Akademi’nin ilgili kurullarında değerlendirilip, benimsenebiliyor ve bu konularda katkı sağlanıyor. Örneğin Uluslararası Börklüce Mustafa Sempozyumu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Börklüce Mustafa’yla ilgili pek çok çalışma yaptığı bir dönemde, İzmir Akdeniz Akademisi’nin de bu konudaki ilk önemli bilimsel toplantıyı düzenleme işini üstlenmesiyle gerçekleşti. Sempozyumlar düzenlenirken, o konuda çalışma yapan akademisyenlerin davet edilmesiyle gönüllü çalışma yapacak bir düzenleme kurulu ve benimsenen usule göre bazen de bilim kurulu oluşturuyoruz. Dolayısıyla, sempozyumların kavramsal çerçevesi ve programı da İzmir Akdeniz Akademisi bünyesinde belirleniyor. Pek çok açıdan, İzmir Akdeniz Akademisi’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde özerk çalıştığı söylenebilir.

Önümüzdeki dönem İzmir Akdeniz Akademisi’nin programında neler yer alıyor?

Önümüzdeki dönem, kültürün kalkınmanın temel bileşenlerinden biri olarak görüldüğü bir çerçevede, UCLG ile işbirliği içinde, birkaç yıl yıl sürecek olan Yönlendirici Kent programını başlatacağız. Bu, kültürle ilişkili alanlardan birinde, bir temel projeye odaklanarak, diğer kentlerle iletişimimizi artırarak gelişecek bir süreç olacak. İzmir’in deneyimlerinden, dünyadaki diğer kentlerin yararlanması için çalışıyoruz.

2020 yılında Dünya Tasarım Başkenti ünvanını alacak olan Lille şehrinin programına katılıp, hem İzmir’in tasarım alanındaki iddiasını uluslararası alanda dile getirecek, hem de Lille’in sürecini yakından tanıyıp, etkileşim içine gireceğiz.

Selanik-İzmir üzerine yapılan iki kentin tarihini birlikte ele almaya odaklanan çalışmanın bir benzerini Atina, Venedik gibi önemli Akdeniz liman kentlerinden biri ya da birkaçı için başlatacağız. Çocuklar İçin Akdeniz programını, Tarih Araştırma Seminerleri’ni, Ekolojik Okuryazarlık Seminerleri’ni, İzmir Kültür Platformu çalışmalarını sürdüreceğiz. Bu yıl kullanıma açılacak olan, İzmir’in metropol alanında vatandaş katılımıyla, botanik varlığını kayda geçirmeyi amaçlayan İzmir Biyoatlas’ı da geliştireceğiz.

İyi Tasarım/Good Design İzmir’i ve üTAS‘ı da sürdüreceğiz. Alsancak Vapur İskelesi önündeki Tırtıl sergileme biriminde, tasarım sergilerini İzmirlilerle buluşturacağız. Akdeniz konulu, uluslararası bir sempozyum planlıyoruz. Ayrıca demokrasi konusunda yeni bir açılım hazırlığı için; kamusal alan, demokrasi ve komünite oluşturma odaklı bir çalışma başlatacağız.